Doğayı hissetmek

Bazen birçok işim olduğu halde hepsini bir köşeye bırakıp dışarı çıkıyorum. Kapıdan çıkarken yapılması gereken en önemli şey; tüm o “çok çok önemli” işleri orada bırakmak, tamamen berrak bir zihin ile dışarı çıkmak. Plan yapmadan, düşünmeden, hesap yapmadan, süre tutmadan… Sadece çıkmak, bir yerlere gitmek… İşte aynen bu şekilde yapıp atıyorum kendimi doğanın kollarına.
Bilgisayarlar, telefonlar, televizyonlar resmen kör etti bizi. Bir yandan şarjı kontrol ederken bir yandan kızarmış gözlerle ekrana bakmak, dokunmak, tıklamak. Bunlar zevk vermiyor artık. Üşüyorken, sıcaktan bunalıyorken, yorgunluktan bitmişken bir şekilde atın kendinizi dışarı. Toprağa değsin teniniz, çıkarın ayakkabılarınızı. Dayayın sırtınızı taşlara. Umursamayın kirlenmeyi. O zaman anlayacaksınız ne demek istediğimi. Tertemiz havanın güzelliğini, mis gibi bitkilerin kokularını çekin içinize. Hele bir de ufacık bir dere buldunuz mu hayat o zaman başlayacak sizin için. Girin dizlerinize kadar o suya, daldırın ellerinizi, için kana kana. Bırakın bir anlığına çocukluğunuz yönlendirsin sizi. Kirlenin, ıslanın, dokunun, koklayın, uzanın…
Eve döndüğünüzde yaşadıklarınızın aksine çok daha dinlenmiş olduğunuzu fark ettiğinizde siz de benim kadar şaşıracaksınız…
Çok doğru söylüyorsun biz teknolojinin esiri olmuşuz.